Goyunism

Yazı falan yok size, bu akşam bununla idare edeceksiniz:

12 yorum var:

Yahuda dedi ki...

Peki.

Ayna-i Marzî dedi ki...

:'(

Bari goyunism ile ilgili temel prensipleri öğrenseydik...

Bu arada çalışma çok güzel olmuş =)

Adsız dedi ki...

Eaaaaa.... benim avatarımdı bu ya... Goyun değil Gız vardı orada ama :|

pxl_deneme dedi ki...

Haha! Başarılı bir fake. Bir de 'JPEG kirlenmesi'ne kurban gitmeseymiş keşke.

erengy dedi ki...

Goyunism'in 64. temel prensibine göre yanacak kaz çevrilmelidir:

"İlahi Pixel! Desen idi o aslında, ama madem beğenmedin kaldırayım."

Laçin dedi ki...

Yeni yazı yazmaktanmı kaçıyorsun erengy yaz biraz da kendimize gelelim,üstelik anlamıyorum neden kendinizi bizden esirgiyorsunuz :( sevenlerinizi üzüyorsunuz ;)

erengy dedi ki...

Blog'umda daha çok 'aydınlık yüzümü' göstermek istediğim için uzunca bir süredir yazdıklarım kağıt üzerinde kalmaya mahkum durumdalar diyebiliriz. Durup dururken insanların içini karartmaya hakkım yok; hem dergi ve forum ne güne duruyor, açın okuyun işte. (:

Ayna-i Marzî dedi ki...

“Blog'umda daha çok 'aydınlık yüzümü' göstermek istediğim için uzunca bir süredir yazdıklarım kağıt üzerinde kalmaya mahkum durumdalar diyebiliriz”

Ben de buna benzer bir şekilde düşündüğüm için anlayabiliyorum bu düşünceyi; ama senin amacınla benimkisi farklı, sen:

“Durup dururken insanların içini karartmaya hakkım yok”
Şeklinde düşünürken, ben:

“İleride baktığımda karamsar yazıların beni karşılamasını istemiyorum çünkü.”
Şeklinde düşünüyorum. Dolayısıyla sen, arkadaşlarını, bense kendimi düşünüyorum (bencillik? Evet).

Yine de şöyle bir şey farkettim; arkadaşlarımızla kötü olsun iyi olsun bir şeyleri paylaştığımız vakitte o arkadaşlık değerli oluyor. Eğer sadece aydınlık tarafımızı paylaşıp, kalan kısımları göstermiyorsak, karşıdaki arkadaşımız bizi kusursuz ve yardıma ihtiyacı olmayan birisi olarak sanıyor. Farkında olmadan uzaklaşmaya sebebiyet veriyor bu da, korkuyor çünkü karşıdaki.

Mesela geri dönüp baktığımda, en samimi olduğum arkadaşlarımın dertleşip, her yönüm ile karşılıklı olarak paylaştığım kişiler olduğunu görüyorum. Çünkü bu şekilde paylaştığımda tamamen kendim oluyordum yanlarında. Ne yazık ki uzun zamandır arkadaşlarım ile paylaşmıyorum bir çok şeyimi ve uzaklaşıyorum hepsinden adım adım. Oysa o eski samimiyeti özlüyorum, belki yeri geldi mi arkadaşımın yerine üzülüyordum; ama geri dönüp baktığımda, o samimiyet için birazcık üzüntünün bedel olamayacağının farkına vardım.

Özetlersem bizim de karanlık yüzümüzün olduğunu göstermek belki insanları birazcık üzecek, yine de kimsenin kusursuz olmayıp kaygıları olduğunu bilmek, buna karşılık yardım edebilmek o üzüntüyü çok aşan bir mutluluk verecektir. En azından ben böyle düşnüyorum.

Bir de “hem dergi ve forum ne güne duruyor, açın okuyun işte. (:”
Açıkçası bir arkadaşımın blogunu okumamın sebebi, can sıkıntımın gitmesinden çok o arkadaşıma dair özel bir bilgi edinebilmemdir, forum ve dergi bunun yanında biraz yüzeysel kalıyor :)

Biraz haddini aşan, insanların düşüncelerine, kararlarına müdahalede bulunan, ve ukala bir yazı olduğu için özür dilemem lazım sanırım. Yine de bu yorumu yazmamdaki maksadımın hiç kimsenin kararlarına karışıp ukalaca bir şeyler söylemek olmadığını, aksine sadece beni bağlayan düşünceler olup paylaşmak isteğimden geldiğini belirtmeliyim.

Not: Hımmm yorumun yarısına geldiğimde önizleme yaptım ve bloggerde hata verdi. Kıssadan hisse, ne olursa olsun en güzeli bir yazıyı world'de yazıp öyle kopyalamak, işi sağlama almak :)

Laçin dedi ki...

Hmmm,ozaman tamam şimdi oldu ;D evet şimdi bana gerçekten çok aydınlık gelmeye başladı blogun ;D

erengy dedi ki...

Ayna-i Marzî:

Arkadaşlık konusundaki düşüncelerinde haklısın. Ama söz konusu insan kendim olunca benden uzaklaşan insanları suçlayamıyorum, zira uzak durmayı isteyen zaten benim. Bu nedenden ötürü yakın arkadaşlarımın sayısı bir elin parmaklarını geçmedi hiç bir zaman, o arkadaşlarım ile paylaştıklarım da paylaşmayı uygun gördüklerim ile sınırlı kaldı. Pişman mıyım, bilmiyorum.

Bazen lanet ediyor, bazen de şükrediyorum bu halime. Değişmeyi gerçekten isteyip istemediğimden, ve istesem bile değişebileceğimden emin değilim açıkçası.

Ama lütfen, sen haddini aşmaya devam et. Hatta Goyunism'in temel prensipleri arasına da ekliyorum bunu.

Ayna-i Marzî dedi ki...

Anlayabiliyorum dediklerini, şöyle ki blogumda da bahsetmiştim, eskiye göre değiştiğimi. Yukarıdaki yorumum da eski karakterim ile yeni halime bakış açımdır bir nevi. Bu değişim çok köklü olmamakla birlikte eskisine göre daha içime kapanık birisi olmaya başladığımı gördüm. Şöyle uzaktan baktığımda ikisinin de avantajları; dezavantajları olduğunu görüyorum.

Birisinde kendini korumaya alıp hayalkırıklığı riskini en aza indirmiş oluyorsun; ama belki de bir çok şey de kaçmış oluyor. Diğerinde ise riske giriyorsun, neticesinde hayalkırıklığı ile son buluyor bir çok şey; ama üzerinden bir çok zaman geçince bunların olgunlaştırdığını ve hoş anılar bıraktığını görüyorsun.

Tabi ki bu soruların cevaplarını ben de veremiyorum; hangisinin daha iyi olduğunu ve istediğimi seçip bunu karakterime uygulayıp uygulayamayacağımı. Sanırım ben artık değişeceğim şeklinde karar verse de insan, sebepsiz değişemeyeceği yönünde fikrim ve buna gerek var mı? Benim de bunlara verebileceğim net bir cevap yok maalesef.

Son paragrafla ilgili, açıkçası kızdırdığımı düşündüm seni, şimdi bunu okuyunca rahatladım :)

erengy dedi ki...

Koyduktan sonra sormuşsun gerçi, ama bir sakıncası yok elbette. (: